Yaşanılanlar akıl almazlık içeriyor. Tarihin ve dünyanın sonuna mı geldik acaba.? Durup dururken böyle bir hisse kapılmak... Gerçekten akşam TV haberlerinden seyrettiklerimiz gibi yaşam korkunç bir hal almış mıdır? Bu denli vahşileşmiş midir? Sahiden insanlar kendilerine ve etraflarına neden zarar verirler. Şeytanlaşarak yaşadıkları dünyayı anlamsızlaştırırlar? İyilik,hoşgörü,doğruluk ve dürüstlük gibi sözcükler neden hep özde değil sözdedir. Tarih içinden cevap arayalım. “Amaca ulaşmak için her şey mübahtır.” Makyavelist düşünce ile hareket etmek. İyi ama bu düşence kendi tarihi koşullarında bir kıymete haizdir. Avrupa’da coğrafi keşiflerden sonra devletlerin zenginleşmesi sürecini anlatır. Ya şimdiki yapabilene her şey mübahtır tutumu neyi anlatıyor. Teknolojinin gelişmesi ile Türk toplumu tanınmaz bir hale geldi. Sahtecilik aldı başını yürüdü. İnsanlar birbirini kandırmak için teknolojinin bütün inceliklerini kullanır oldu. Herkes kime güveneceğini düşünüyor… Ama bir türlü bulamıyor. Amacımız ;kimseye tarih dersi vermek değil tabi… Kişileri tarihin “kötüsü” olmaktan kurtarmaktır… Bu anlamda;tarihte kötüye konu olmaktansa,bir taş yapıya figür olmayı yeğlerim…! Bunu Napolyon Bonaparte değil ben söylüyorum. Çünkü o ; “para,para,para “ dışında hiçbir şey söylememiştir. Basuru nedeniyle de Waterloo Savaşını kaybetmiştir. Savaşta ata binemeyince sevk ve idareyi iyi yapamamıştır. İngilizlere yenilmiştir. Talihsizlik işte… Ama esas şanssızlığı; .Fransız burjuva sınıfına hizmet etmek zorunda olmasından kaynaklanmıştır. Gelelim taş yapıya figür olma meselesine… O görüntüde bir estetik var. İnsanlara ilham veren… Eğer figür değil figüran olsaydık…. Arkamızdan konuşmak durumunda olan insanlar,”Allah belasını…” sözlerine başkalarını da ekleyerek kulaklarımızı çınlatırlardı… Bilmem anlatabildim mi?... **** Toplum adına güzel olanı yeğlerken tek amacımız insanlığa dünyanın yaşanabilir taraflarını göstermektir…. Eğer dünya her akşam TV’lerden seyrettiğimiz gibi;kan dökücülerin,kapkaççıların,katillerin,üç kağıtçıların, dolandırıcıların,dalkavukların ,teröristlerin,hainlerin,eline geçmiş olsaydı, bizim böyle bir dünyada yaşama şansımız olur muydu.? Şimdi ortada gerçekten önemli bir sorun var. Ekranlardan kitlelerin beynine işlenen kirlilik ve çirkinlikler,insanların belleğinden nasıl silinecektir? Dünyayı tüm kötülüklere rağmen yaşanabilir kılmak… Güzel olan her şeyi yaşam adına insanlarla paylaşabilmek… Ekranların topluma tükettirmeye çalıştığı tüm olumsuzlukların önüne geçebilmek… Hayatın güzel yanlarını ön plana çıkararak,hırsın,kinin,çıkarların,kirliliklerin,önüne geçebilmek… Ünlü İngiliz şairi Şekspir’in dediği gibi; -Olmak ya da olmamak.? İşte asıl mesele bu…!