blank
Avatarı
Anadolu Ajansı tarafından
25 Şubat, 2024 16:16 tarihinde yayınlandı

Karadeniz’deki hidrojen sülfür çevresel ve ekonomik kazanca dönüşebilir

Prof. Dr. Birol Kılkış, Karadeniz'de kirliliğe neden olan hidrojen sülfür gazının denizden ayrıştırılmasıyla çevresel fayda, elde edilen hidrojen ve sülfürün sanayide kullanılmasıyla da ekonomik kazanç sağlanabileceğini belirtti.

Yüksek derecede toksik bir gaz olan ve Karadeniz’deki ekosistemi tehdit eden unsurlardan birini oluşturan hidrojen sülfürle ilgili AA muhabirinin sorularını yanıtlayan OSTİM Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birol Kılkış, özellikle Tuna Nehri'nden gelen kirliliğin, akıntıyla Türkiye kıyılarında birikerek hidrojen sülfür yoğunluğunun artmasına neden olduğunu söyledi. Karadeniz'e her yıl ortalama 7 milyar metreküp hidrojen sülfür gazının eklendiğini, bu birikim sonucunda denizdeki balık stokunun azaldığını ve kirliliğin giderek suyun yüzeyine yaklaştığını bildiren Kılkış, "Hidrojen sülfür, Karadeniz'de ekolojik dengeyi büyük oranda bozmakta. Denizde hayat hemen hemen durmuş vaziyette, şu anda sadece üst tabakalarda hayat var." dedi. Karadeniz'i "enerji denizi" olarak nitelendiren Kılkış, hidrojen sülfürün denizden ayrıştırılmasıyla hem hidrojen hem de kükürt elde edilerek bu gazın neden olduğu dezavantajların avantaja çevrilebileceğini dile getirdi. Prof. Dr. Kılkış, şunları söyledi: "Doğal gaz hatlarına Karadeniz'den elde ettiğimiz hidrojeni yüzde 20, en fazla yüzde 30 oranında karıştırarak, içeriğin, daha yüksek enerji potansiyeline sahip olmasını sağlayıp doğal gazdan da tasarruf edebiliriz. Böylece Karadeniz'deki tehlikeli hidrojen sülfür gazını hem sanayide hem konutlarda faydalı bir biçimde değerlendirmiş oluruz. Sülfür, demir çelik sanayisinde kullanılıyor, zaten orada da bu sanayi var. Kimya endüstrisinde de tarımsal bazı katkılarda kullanılabiliyor dolayısıyla sülfürün de sanayide önemli bir yeri var. Bu şekilde Karadeniz'den taşıdığımız hidrojen sülfür ile kıyıda yeşil bir kent, yeşil bir endüstri kurmak mümkün." Karadeniz'deki resmi doğal gaz rezervinin konutlarda 15 yıl, hidrojen sülfürden elde edilen hidrojen yakıtın ise teorik olarak 600 yıl yetebileceğinin öngörüldüğünü aktaran Kılkış, hidrojenin tamamen yenilenebilir enerji kaynakları kullanılıp Karadeniz gibi hazır bir potansiyelden üretilerek doğru şekilde değerlendirilmesi durumunda karbon salımına neden olmayacağının altını çizdi. Kılkış, "Deniyor ki 'Madem Karadeniz'de kömür bol, kömürden hidrojen elde edelim.' Bu mümkündür ancak 1 birim hidrojen elde etmek için 5 birim kömür yakmanız gerekiyor. O zaman da sizin elde edeceğiniz hidrojen temiz ve yeşil bir hidrojen olmuyor çünkü kömür kullandığınız için havaya karbondioksit çıkıyor dolayısıyla yeşil hidrojen elde etmek için bu hidrojen sülfür, zararının yanında bir önemli bir şanstır. Karadeniz'in hidrojen sülfür eriyikleri, denizin içinde dolaşıyor zaten. Bu, önemli bir enerji depolama ve taşıma kaynağı olarak görülüp değerlendirilmeli." sözlerini sarf etti. "Hidrojen üretim gemisi" projesi Karadeniz’deki hidrojen gazı potansiyeline yönelik kombine bir hidrojen arama, devşirme, nakil ve karada en akılcı biçimde değerlendirme projesi geliştirdiğini anlatan Kılkış, bu projenin merkezinde ilk kez amaca özel tasarlanmış bir hidrojen üretim gemisi bulunduğunu kaydetti. Kılkış, proje hakkında şu bilgileri paylaştı: "Optimum bir paylaşımla ve en ekonomik işletme için hidrojen sülfür gazı örneğin Sinop’ta yerinde ayrıştırılırsa, kükürt sanayisi taleplerini karşılarken karada üretilen hidrojen mekik gemi ile getirilen hazır hidrojenle birleştirilip mevcut doğal gaz şebekesinde değerlendirilebilecektir. Yine rüzgar ve güneşten, ayrıca jeotermal kaynaklardan karada yararlanılabilir. Bu bütüncül yaklaşımla hidrojen konsepti denizden karaya genişletilerek tam bir hidrojen döngüsü elde edilecek ve belki de Sinop, dünyanın ilk hidrojen kenti unvanını alabilecektir." Kılkış, tasarlanan bir hidrojen gemisinin yılda yaklaşık 1,5 milyar metreküp doğal gaz eş değeri üretim yapabileceğini, bunun da yaklaşık 200 bin hanenin yıllık gaz ihtiyacına tekabül ettiğini vurguladı. Yeşil enerji kaynaklarının uygun teknolojilerle ekonomiye kazandırılmasının Türkiye’nin enerji bağımsızlığı ve bölgesel enerji güvenliğine katkı sağlayacağı tespitinde bulunan Kılkış, sözlerini şöyle tamamladı: "Karadeniz’in bizlere sunmuş olduğu hidrojen enerjisi potansiyelinin özel avantajlarının doğal gaza paralel olarak değerlendirilmesi hidrokarbon faaliyetlerimizin pekişmesini, hatta Akdeniz’deki faaliyetlerimizde elimizin ekonomik ve politik anlamda daha da güçlenmesini sağlayacaktır. Aynı zamanda, Paris Anlaşması'nın öngördüğü karbondioksit salımlarını azaltım hedeflerini daha kısa sürede yakalayabilme fırsatını verecektir." (AA)
Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Esra Oğuzkağan Özkan tarafından
04 Haziran, 2025 17:12 tarihinde yayınlandı

Zopran’da Köy Usulü Börek Yapımı Nesilden Nesile Aktarılıyor

Karabük'ün Zopran Köyü'nde, geleneksel su böreği yapımını dört kuşaktır sürdüren Fatma Baylam, gelini ve torununa köy mutfağına ait tüm bilgilerini aktarıyor.

Köy sakinlerinden Fatma Baylam, köydeki kadınların, özellikle Kurban Bayramı gibi özel günlerde misafirlerine ikram etmek üzere geleneksel su böreğini yaptıklarını ve hazırlıklarının devam ettiğini açıkladı. Köyde 3 gün süren bayramlaşmada yaklaşık 50 kişiye yemek verdiklerini de ifade etti.

Bayram öncesinde kadınlar, köyün ünlü su böreği tarifini hayata geçiriyor. Baylam, yaptığı açıklamada, bayram sofralarının vazgeçilmezleri arasında su böreğinin bulunduğunu belirtti. Yapım aşamalarını anlatırken, 15 yufka açıldığını ve bunlardan 7 tanesinin kaynayan suyun içinde haşlandığını, ardından dikkatlice tepsiye üst üste dizildiğini söyledi. Sonrasında, arasına ilk olarak çiğ yumurta kırıldığını ve yufkaların üzerine sürüldüğünü dile getiren Baylam, üzerine ayrıca tavada pişirilmiş yumurtaların elde parçalara ayrılarak maydanozla karıştırılmasıyla iç harcının hazırlandığını aktardı. Bu hazırlıkların ardından, tepsiye 8 tane daha yufkayı yağlayarak üst üste eklendiğini, böreğin son haline getirilip fırına verilmek üzere hazırlandığını ekledi.

Fatma Baylam ve gelini Şule Baylam, geleneksel tarifle hazırlanan su böreğinin, diğer özel günlerde olduğu gibi bayramda da misafirlerin beğenisiyle ikram edileceğini belirtti. Köydeki bu gelenek, nesiller boyunca devam ederek, bayram sofralarının vazgeçilmez lezzetlerinden biri olmaya devam ediyor.

Bizi sosyal medyadan takip edin