Kim demişse doğru demiş…! Kentte yaşamak bir sorumluluk işidir diye. Neden mi? Kenti korumak için tabi ki… Herkesin kafasına göre hareket etmesi kent gelenek ve kültürüne uygun bir tutum değildir. Bunun için… Her şeyden önce… Kentte oturmanın fakında olmak gerek. Ne demek mi istiyoruz? Bunu bir tartışalım isterseniz. Kentte yaşamanın farkında olmak ne demektir.? Öncelikle… Kentin kurallarına göre yaşamayı kabullenmektir. Bu durum kentli olmanın önemli vasfı hatta olmazsa olamazıdır Kentlilik hali; her şeyden önce yaşam geleneğini oluşturur Bu hal kent ile insanlar arasında yaşam kültürünün ortaya çıkmasını sağlar. Kent kültürünün kaynağı sosyal çevredir.. Sosyal çevredeki insan ilişkileri geleneği belirler. Bu durum ise tutum ve davranışları tanımlar. Nedir bunlar derseniz anlatalım: Selamlaşmak. Hal hatır sormak. Dayanışma içinde olmak. Düğün ve dernekte birlikte bulunmak. Acıları ve sevinçleri paylaşmak. Her şeyden önce bunları yaparken içten olabilmek. Hassasiyetlere önem vermek. Bunlar “kentlilik bilincinin oluşma sürecini” hızlandırır. Bir arada yaşama duygusunu güçlendirir. Sahiplenme duygusunu güçlendirir. Öyle kentler var ki çöpçüleri olmasa dahi temizdirler. Caddeleri ve sokaklarını içinizden öpmek geçer. Yollarında gezerken keyif alırsınız. Ağaçları bile size şemsiye vazifesi görür. Kentte yaşamanın huzuru içinize yansır. Mekanlarında bir ferahlık vardır. Adeta size yaşama sevinci verir. Kendini bilen kentler ve onun bilinçli sahipleri için övgülere gerek yoktur. Çünkü böyle kentlerde insanlar caddelerde bağıra bağıra yüksek sesle konuşmazlar. Çevrelerine rahatsızlık vermezler… Sigara izmaritini yere atmazlar… Cep telefonlarına bakarak başları eğik yürümezler. Selamlaşmadan yol al almazlar. Hepsinden öte yerleri asla kirletmezler…! Sizce böyle bir kentte yaşamak ayrıcalık değil midir? Yaşadığınız kente lütfen bakın…. Kendinizi ayrıcalıklı hissedebiliyor musunuz?
Aydın
•Hocam elinize kaleminize sağlık dahada yazılacak söylenecek çok şey var anlamak istemeyenlere,,,