Safranbolu Belediye Meclisi’nin 12 Haziran 1975 tarihinde aldığı, Safranbolu'nun korunmasına ilişkin tarihsel kararın 50. yıldönümünün kutlandığı bu özel günlerde, Safranbolu eski Belediye Başkanı ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu emekli Başkanı Kızıltan Ulukavak'ın, kentinin tarihine ve kültürel mirasına verdiği önem bir kez daha hatırlatıldı.
Safranbolu’nun korunmasına ilişkin tarihsel kararın 50 yıldönümü, Safranbolu Belediyesi ile Safranbolu Kültür ve Turizm Vakfı’nın birlikte düzenledikleri etkinliklerle kutlandı. Konuşmacı olarak katılan Kızıltan Ulukavak, 50 yıllık serüveni katılımcılarla paylaştı.
Ulukavak, konuşmasında şunları kaydetti: "Safranbolu’yu korumanın başlangıç öyküsü, aynı zamanda Safranbolu’nun ülkemizde kentsel mimarlık dokusuyla en önde gelen tarihsel bir kent olarak tanınmasının ve kentsel sit alanı olarak ünlenmesinin de öyküsüdür.
Hiç kuşkusuz ülkemizde tarihsel gelişim içinde Safranbolu’dan çok daha önemli sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan çok gelişmiş tarihsel kentler vardır. Ancak, Anadolu’daki diğer tarihsel kentlerde, kentsel mimarlık dokusunu simgeleyen evler ve mahalleler özellikle geçen 20. yüzyılın başında yıkılmış, yerlerine beton bloklar, çok katlı apartmanlar dikilmiştir. Safranbolu’da ise sivil mimarlık örneği evler mahalleler halinde, sokaklar boyunca bozulmadan günümüze kadar ulaşmış bulunmaktadır.
Safranbolu Türklerin yönetimine geçtiği 12. yüzyıldan bu yana hiç istila görmemiş, toplu göçlere de sahne olmamıştır. Safranbolu’da fazla bir nüfus artışı da söz konusu değildir. Aileler büyük bir çoğunlukla iki çocukludur. Safranbolu’da nüfus artışı uzun yıllar Türkiye ortalamasının çok altındadır ve yeni konutlara gereksinim duyulmamıştır.
Mevcut evlerde de Safranbolu’da yüzyıllar boyu pederşahi aile yaşantısı, günümüzün deyimiyle “ataerkil aile” düzeni egemen olmuş, evler de ataerkil ailenin tüm bireylerinin barınmasını sağlayacak biçimde zemin üstü en az iki katlı ve çok odalı olarak yapılmıştır. Ayrıca ata yadigarı, baba mirası evlere sahip çıkılmış, baba ocağını söndürmeme geleneğine de çok uzun yıllar sıkı sıkıya bağlı kalınmıştır. Bu yaşam biçimi evlerin yıllarca özenle korunmasını sağlamıştır.
Ancak zaman ilerledikçe, çok büyük kısmı 19 yüzyıldan kalma 100-150 yıllık ahşap evlerin bir kısmında onarıma gereksinim doğar ama onarımların kent dokusuna uygun olmasına özen gösterilmemeye başlanır. Bu arada önce büyük kentlerde başlayan ataerkil aile düzeninden “çekirdek aile” olarak adlandırılan, eş ve çocuklardan oluşan yeni yaşam biçimi ve anlayışı, 1960’lı yıllardan itibaren Safranbolu’ya da egemen olur. 1950’lı yılların ortalarından itibaren, kurulan çok sayıda Yapı Kooperatifi’ne üye olan Demir Çelik işçisi Safranbolulu gençler, SSK’nın sağladığı 20 yıl vadeli ve yıllık % 4-5 oranında faize tabi krediler karşılığında ve yapı kooperatifleri aracılığıyla, kaloriferli kargir evlerde yuvalarını kurmaya başlar, eski büyük evlerde kalan yaşlı ya da orta yaşlı Safranbolulular da, Bağlar semtindeki yazlık evlerini dört mevsim oturacak biçime dönüştürmek amacıyla, tarihsel kesimdeki eski evlerini satarlar.
Eski evlerin alıcıları da hazırdır. Bunlar Karabük’e iş ve aş için yurdun dört bir tarafından gelen yurttaşlarımızdır. Ancak yeni maliklerin aile bireyleri fazla olmadığı ve böyle çok odalı, iki üç katlı evlerde oturma gelenek ve görenekleri bulunmadığı gibi, evlerle ata mirası olarak manevi bağları da bulunmamaktadır. Onarım gerektiren evlerini kapısından çatısına ve pencerelerine kadar değiştirmeye ve bağımsız birkaç bölüme ayırmaya başlarlar.
“Kendini Koruyan Kent” olarak bilinen Safranbolu bu aşamada, artık yasal ve yönetsel önlemlerle “Korunması Gerekli Kent” durumuna gelmiş olur. Bu amaçla Safranbolu Belediye Meclisi 12 Haziran 1975 tarihindeki toplantısında, zamanın Belediye Başkanının önerisiyle, Belediye İmar Yönetmeliğine ek maddeler konulmasını oybirliğiyle kabul eder. Ek maddelerde basit onarımlarda bile günün kolay sağlanır inşaat materyali demir, çimento, tuğla kullanılmaması, basit onarımların da mevcut tarihsel dokuya uyumlu olması ve onarımlarda da Belediye’de oluşturulan teknik bir kurulun onayının alınması öngörülür.
12 Haziran 1975 tarihli Belediye Meclis kararı ileriki yıllarda Safranbolu’nun korunmasında milat kabul edilse de, söz konusu ek maddeler onay için İmar İskan Bakanlığı’na gönderildiğinde Bakanlıkca, “Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı” denilerek uygun bulunmaz. Bu büyük bir hüsrandır. Ancak uzun sürmez. Talih Safranbolu’nun yüzüne güler. Avrupa Konseyi, Amsterdam’da yaptığı toplantıda 1975 yılının “Avrupa Mimari Miras Yılı” olması yolunda karar alır; hükümetimiz de, Türkiye’de bu yıla ilişkin etkinliklerin düzenlemesinde İstanbul Teknik Üniversitesi’ni görevlendirir.
İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı ünlü mimar ve Sanat Tarihi Uzmanı, aynı zamanda çok değerli bir düşünür, merhum Prof. Dr. Doğan Kuban ve arkadaşları “1975 Avrupa Mimari Miras Yılı”nı Safranbolu’da Belediye ile eşgüdüm içinde kutlamayı düşünürler. Bu düşüncenin gerekçesi: Safranbolu’nun, Türkiye’deki mimarlık değerleri açısından en iyi kesitlerden biri olması ve Safranbolu yerel yönetiminin, kentlerini korumaya ilişkin çok kararlı yaklaşımlar içinde bulunmasıdır. Konu, İTÜ’nün eski asistanı Karabük Demir Çelik İşletmelerinde görevli Y. Mimar Müh. merhum Yavuz İnce aracılığıyla dönemin Safranbolu Belediye Başkanı’na iletilir ve coşkuyla karşılar. Üniversite ile Belediye arasındaki görüşmeler sonucunda, Safranbolu’da 30 Ağustos - 05 Eylül 1975 tarihleri arasında “Safranbolu Mimarlık Değerleri ve Folkloru Haftası” düzenlenmesi kararlaştırılır. Bu kültürel nitelikli haftalar 1976 ve 1977 yıllarında da yinelenir.
Hafta sırasında Üniversitenin belirlediği sanat, kültür, mimarlık, tarih alanlarından, akademik çevrelerden, Ankara’daki Bakanlıkların üst bürokratlarından, basın ve yayın organlarından 200 dolaylarında konuk Safranbolu’ya davet olunur. Konukları, Belediye’nin yaptığı organizasyonla Safranbolulular bir hafta evlerinde ağırlarlar. Konuklar Arslanlar top sahasında toplanan binlerce Safranboluluya, geceleri Safranbolu niye korunmalıdır, tarihsel çevre ulusal kültür açısından ne anlama gelir; bunları anlatırlar. Safranbolu’daki bu etkinlikler, ulusal basında ve televizyonda sürekli gündemde kalır.
1976 yılında “Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu” devreye girer. 08 Ekim 1976 tarihli kararıyla Safranbolu için koruma amaçlı imar planı yapılana kadar geçerli, bir dizi ilke ve kuralları yürürlüğe koyar. Böylece yaptırımlar içeren yasal ve yönetsel önlemlerle Safranbolu’yu koruma dönemi başlar. Bu kararla tarihsel çevreye, kentlerin tarihsel dokusuna sahip çıkılması mimarların, tarihçilerin ve akademik çevrelerinin bir özlemi olmaktan çıkar, geniş bir çevrenin ilgi alanına girer. Tarihsel çevre duyarlılığının uygulama alanına kavuşmasıyla, ilerde Safranbolu “Korumanın Başkenti” ve “Başka Safranbolu Yok” söylemleriyle anılagelecektir.
1975’den itibaren Safranbolu’nun basında ve TRT yayınlarında, sürekli yer alması ülke kamuoyunda geniş etki yaratır. Etkilenenlerden biri de T. Otomobil ve Turing Kurumu Başkanı merhum Çelik Gülersoy’dur. Dönemin Belediye Başkanı ile temasa geçer. İstanbul’da yapılan görüşmede Safranbolu’da bir konağı satın alıp konaklama tesisi haline getirmek ve Safranbolu için bir belgesel film yaptırmak istediğini söyler. Bugünkü Havuzlu Asmazlar Konağı o görüşme sonrasında Turing tarafından satın alınır. Belgesel film ise, ünlü yapımcı merhum Süha Arın’ın yönetiminde 1976 yılı sonbaharında gerçekleştirilir. Filme “Safranbolu’da Zaman” adı verilir. Film, Şubat/1977’deki Ankara ve İstanbul’daki gala gösteriminden sonra 24 Şubat’taki TRT yayını sonrası yurt düzeyinde büyük yankı yaratır. Belediye Safranbolu’ya nasıl gelinir, nerede barınılır sorularını içeren telefonlara sürekli yanıt vermek durumunda kalır
Bu olumlu gelişmelerin yanında, Safranbolu’yu koruma olayının yerelde ve ülke düzeyinde karşıtları da vardır. Anıtlar Yüksek Kurulu kararlarının uygulamaya konulmasından sonra yerel basının yanı sıra ulusal basında ve halk arasında koruma karşıtları çoğalmaya başlar. Yeni Belediye seçimleri 11 Aralık 1977’te yapılacaktır. Seçim, koruma yanlıları ile karşıtları arasında bir tür referanduma dönüşür. Koruma karşıtı aday, yayınladığı seçim bildirgesinde; Anıtlar Yüksek Kurulu kararlarını tanımayacağını, Safranbolu’nun harabeler şehri olmayacağını ve isteyenin istediği yere gökdelen dikebileceğini vaat eder. Bu vaatler çok etkili olur.
Şu bir gerçektir ki, günümüzün moda deyimiyle innovation denilen her yenilik, her yeni girişim ve atılım başlangıçta kimi halk katmanlarında tepkiyle karşılanabilir. Önemli olan başlanılan yeni girişimin halk yararına olduğunun anlatılabilmesidir. Gelecek seçimler değil, gelecek kuşaklar ve kentin geleceği düşünülmelidir. Milletvekilliği de, Belediye Başkanlığı da, bir meslek değil, bir görevdir. Görev sırasında doğrulardan ödün verilmemelidir, her türlü sosyal ve siyasal riskler göğüslenebilmelidir.
Safranbolu’da da böyle yapılır. Seçimde % 51,5 oranında, az bir farkla da olsa eski Belediye Başkanı yeniden seçilir. Bu sonuç halkın koruma olayını onayladığı anlamını taşır.
Yeni dönemde Devlet de Safranbolu’yu koruma konusunda devreye girer, Belediye Başkanının daveti üzerine zamanın Kültür Bakanı, 1999 yılında çağ dışı gerici güçlerin menfur suikastının kurbanı olan, Atatürkçülüğün yılmaz savunucusu, değerli bilim adamı “Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı” Safranbolu’ya gelir. Safranbolu’dan çok etkilenir. “Kaymakamlar Evi ve “Arasta Çarşısı” Sayın Kışlalı’nın talimatıyla kamulaştırılır ve restore edilir. Merhum Kışlalı ayrıca, Safranbolu’nun “Koruma Amaçlı İmar Planı”nın yapımını da Bakanlığının üstlenmesini uygun bulur. Bu amaçla İstanbul Teknik Üniversitesi ile Kültür Bakanlığı arasında Safranbolu Belediyesi’nde Ekim/1978’te bir protokol imzalanır. Anıtlar Yüksek Kurulu’nun kapatılması nedeniyle bu Kurulun gündeminde olan Safranbolu Koruma Amaçlı İmar Planının yürürlüğe girmesi 1990’lı yılları bulur.
Bu arada Safranbolu yurt dışında da ünlenmeye başlar. Sayın Prof. Dr. Reha Günay’ın Safranbolu Evleri Fotoğraf sergisine, 1978 yılında Paris’te Unesco salonları ev sahipliği yapar. Unesco böylece, Dünya Miras Listesi’ne alınmadan 16 yıl önce Safranbolu evlerini görmüş, Safranbolu’yu tanımış olur. Bu sergi Avrupa’nın diğer kentlerinde de gösterime sunulur.
Safranbolu’da turizm hareketleri başlar. Tur operatörleri Safranbolu’ya, Amasra ile bağlantılı, güne birlik turlar düzenler. Safranbolu evleri duvar takvimlerinde ve PTT pullarında da yer alır.
Safranbolu ayrıca Ankara’daki dış ülkeler temsilciliklerinin personeli tarafından da ziyaret edilir. ABD ve İspanya Büyükelçileri, Safranbolu’da Belediyenin konuğu olur. Türk-Belçika, Türk-Alman Dostluk Dernekleri üyeleri Safranbolu’dadır. Alman Kültür Merkezinde Ahmet Ertuğrul’un Yöresel Mimari Safranbolu evleri Fotoğraf Sergisi açılır.
12 Eylül 1980 askeri müdahalesiyle ülke düzeyinde tüm Belediye Başkanlarının görevi son bulur. Belediyeleri 1984’e kadar atanmış başkanlar yönetir. Ancak koruma olayı, artık tüm yurt düzeyinde benimsenmiştir. Diğer tarihsel kentler, örneğin Beypazarı Safranbolu’yu örnek alır. Mülki idareler, Bakanlıklar da artık korumacılığın yanındadır.
1990 yılına gelindiğinde Safranbolu’nun korunmasında yeni bir evreye girilir. İleriki yılların Bartın, Zonguldak ve Denizli Valisi Sayın Yavuz Erkmen 1989 yılında Safranbolu Kaymakamı olarak atanır; bu atama Safranbolu için bir şanstır. Sayın Mustafa Eren de 1989 yılı yerel seçimlerinde Belediye başkanı seçilmiştir. Birlikte “Korumada 15. yıl” başlığı ve afişleriyle Haziran/1990’da yeni bir Safranbolu Mimarlık Değerleri ve Folkloru Haftası düzenlerler. Bu hafta sırasında gerçekleştirilen bir panelde, Dışişleri Bakanlığı Kültür Dairesi temsilcisi Ali Engin Oba, Safranbolu’nun “Unesco Dünya Miras Listesi”ne alınması amacıyla girişimde bulunulması önerisinde bulunur.
Safranbolu’nun korunmasında Unesco Dünya Miras Listesi’ne uzanan süreç, atletizmdeki 4 X 100 Bayrak Yarışı’na benzetilirse, 1990 yılına kadar, koşunun 100’er metrelik 3 etabı koşulmuş, 100 metrelik son etap kalmıştır.
Safranbolu’nun Dünya Miras Listesi’ne alınmasına yönelik 1990’lı yılların başındaki bu son etaba ilişkin girişimler, zamanın Kaymakamı Sayın Yavuz Erkmen ve zamanın Belediye Başkanı Sayın Mustafa Eren’in çabalarının yanında, Uluslararası alanda Kültür Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’nın girişimleriyle olumlu sonuçlanmış ve Safranbolu 17 Aralık 1994’te Tayland’da yapılan toplantıda “UNESCO Dünya Miras Listesi”ne alınmıştır.
O tarihten bu yana Türkiye’deki tarihsel kentlerin zirvesinde Safranbolu bayrağı dalgalanmaktadır. Bunu başaranlar ve bayrağın 31 yıldır zirvede dalgalanmasını sağlayanlar kutlanmalı ve alkışlanmalıdır.
Ayrıca 50 yıldır hangi sosyal ya da siyasal görüşten olurlarsa olsunlar, tüm Safranbolu Belediye Başkanları ile Belediye Meclis üyelerinin koruma olayına ödün vermeksizin sahip çıkmış olmaları ve tartışma dışı bırakmaları da şükranla ve takdirle karşılanmalıdır."