Bölgenin Sesi Gazetesi tarafından
08 Mayıs, 2015 09:46 tarihinde yayınlandı
A+ A-

“Sağlıkçılara Güvenlik, Hastalara Esenlik” Sempozyumu

Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliğince son günlerde sağlık personeline karşı artan şiddet olaylarının değerlendirilmesi amacıyla “Sağlıkçılara Güvenlik, Hastalara Esenlik” sempozyumu düzenlendi. 100. Yıl Kültür Merkezi Konferans Salonunda düzenlenen sempozyuma Vali Orhan Alimoğlu, Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Fatih Ağca, İl Emniyet Müdürü Serhat Tezsever, il protokolü, sağlık çalışanları ve öğrenciler katıldı. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreteri İsmail Kara “Farkındalık ve duyarlılık yaratılması amacıyla düzenlediğimiz ve bir başlangıç olarak gördüğümüz “Sağlıkçılara Güvenlik, Hastalara Esenlik” sempozyumuna hoş geldiniz. Sağlıkta şiddet; sağlık çalışanlarının sundukları hizmet esnasında, maruz kaldıkları fiziksel veya psikolojik açıdan zarar görmeleri ile sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel olan sözlü veya fiili davranışlardır. Sağlık çalışanlarının maruz kaldığı şiddet diğer iş yerlerine göre oldukça fazladır. Bugün de ilk olarak başlattığımız bu çalışmalarımızın devamı gelecektir” dedi. Vali Orhan Alimoğlu “Sağlık çalışanlarının görevi insanlara yardım etmek, bizleri iyileştirmek, ferahlatmak iken bu personellere karşı şiddet uygulamak kabul edilebilir davranışlar değil. Şiddet sadece sağlıkta değil ailede şiddet, okulda şiddet bu iş hep beraber bizi sarsmalı. Ama doğru anlamaya çalışmalıyız, yanlış anlarsak yine doğruları bulamayız. Bizler en yüksek edebe sahip bir medeniyetin mensuplarıyız. Yeniden insanlaşma meselesini iyi anlamalıyız. Kimsenin kimseye şiddet uygulamaya hakkı yok. Hepimiz üzerimize düşen vazifeleri yaparsak ben bu işin çaresini kolay buluruz diye umut ediyorum. Benim anlayabildiğim kadarı ile cehalet veya cahil, doğruyu-yanlışı, güzeli-çirkini, yakışanı-yakışmayanı, edepliyi-edepsizi anlayamayan demektir. En baştan itibaren bu iş anne ve babadan başlıyor. Ayrıca bir sıkıntı olduğu zaman başka yerlerde arıyoruz, başka yerde çare arayan bulamıyor önce kendimizden başlamamız lazım. Acaba benim ne payım var, bana düşen ne var diye bunu kendimize doğru sorarsak bu işi halledebileceğimize inanıyorum. Şiddet zaten Karabük’e hiç yakışmaz çünkü Karabük sükûneti ile sakinliği ile huzuru ile bilinen bir il. Programın hazırlanmasında emeği geçenleri tebrik ediyorum” dedi. Vali Orhan Alimoğlu’nun konuşmasının ardından Kamu Hastaneler Birliği ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü koordinesinde il genelinde düzenlenen yarışmalarda dereceye giren öğrencilere ödülleri verildi. Ödül töreninin akabinde sempozyumun 1. Oturumunu gerçekleştiren Cumhuriyet Savcısı Asım Ekrem “Sağlıkta şiddet olaylarının hukuki kapsamı ve sonuçları” konusunda katılımcılara bilgiler aktardı.
Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Şafak Zeki Akca tarafından
13 Mayıs, 2025 00:53 tarihinde yayınlandı
A+ A-

KÖY NEYİME DEMEYİN!

SON İSTANBUL DEPREMİ VATANDAŞLARI KÖYLERİNE GİTMEYE ZORLADI.

Dedelerimizin., büyük büyük Dedelerimizin kavimler halinde yaşamış oldukları kırsal yaşam alanlarına KÖY denir.

60’LI VE 70’Lİ kuşaklar köyün ne kadar değerli olduklarını iyi bilir.

Daha sonraki kuşaklar ise Köyü gereksiz bir yer olarak görürler.

Ama şunu bilmezler ki gün gelir o ata toprakları çok değerli olur.

Bu son deprem bize bunu gösterdi.

Ve onun içindir ki köyler artık eski değerlerini kazanmaya başlamış gözüküyor.

*

Köyün en güzel yeri  neresidir? diye söylesem HARMAN dır dersiniz.

Çocukluğumuz da çok giderdik ata topraklarımıza,

Dört gözle hasretle beklerdik hafta sonu köye gidebilmek için...

Güz zamanı Harman da öküzlerle atlarla tüven sürülürdü bizlerde tüvenlerin üstüne oturur buydağın samandan ayrılmasını seyrederdik.

NE GÜZELDİ O GÜNLER..

ANLATIMAZ YAŞANIR DERLER YA...

*

Geçtiğimiz bayram köyleri biraz dolaştım kendi köyüme de gittim.

En çok dikkatimi çeken köyler de ve köyümüz de o eski ahşap evlerden o kerpiç evlerden artık eser yoktu.

Yeni yeni binalar yapılmış her taraf olmuş betonarme

Köyler köylük ’ten çıkmış yani

Şehirlerde yaşayanlar biraz parası olanlar o eski evleri yıkıp yerlerine beton evler kondurmuş o köyün estetiğinde, güzelliğinden eser yoktu sadece bizim köy için değil diğer köylerde de durum farklı değil.

O eski köyümüzden artık eser kalmamıştı.

*

Şimdiki köyler de;

O ahır kokulu evler var mı? YOK...

Bahçe ve Bostan işleri var mı? YOK...

Her evin altında inekler, keçiler, atlar eşekler var mı? YOK…

Tarlada ekin ekmek var mı? YOK...

Köy Taş Fırınlarında Çörek ve Göbü yapmak var mı? YOK

KÖY odaların da ihtiyarların toplanıp eğlenceler yapılması var mı? YOK

Köyde öküzlerle kağnı arabaları ile saman taşımak var mı?  YOK...

Horoz ve tavuk beslemek var mı? YOK...

Hatta tavuk yüzünden komşu kavgaları bile YOK...

DAHA NELER? NELER?

Biz bu değerlerimizi kaybettik.

NE OLACAK ŞİMDİ?

Yeni yetişen nesil köy yaşantısını bilmiyor.

Eski nesiller de yaşlandı artık.

Bu genç nesillere kim öğretecek bu yaşantıyı

*

Şu anki neslin yaptığı tek şey var

Eski ahşap evleri yıkmak!..

Köye gelen manav arabasından ekmek almak,

sebze ve meyve almak bunlarla beslenmek.

Tereyağını, yumurtasını sütünü etini şehre inince marketten almak.

BEN KÖYDE YAŞIYORUM MU DİYECEĞİM?

Devletimizin ve büyüklerimizin bu konuya el atması gerekir.

Köye yerleşecek misin ilk önce AHŞAP EV YAPACAKSIN

Devlet bu konuda üzerine düşen Ağaç desteğini vermesi gerekir

Ahşap ev yapanlara şart getireceksin ki Tarım ve hayvancılık yapacaksın diye

O evin mutlaka bir ineği olacak, bahçesinde tavukları olacak,

Bahçe ve bostan işlerini mutlaka yapacak

Ekip biçeceği tarlası olacak

Buna benzer konularda devlet desteği olursa o köy yaşantılarımız tekrar geriye gelir.

Yoksa ne ekonomi düzelir, ne köyler düzelir nede şehirler düzelir!..

Bu şekilde devam ederse hayat yaşanmaz hale gelir herhalde…

Ne dersiniz? Yorum sizlerin…

Kalın sağlıcakla….

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.