Avatarı
Haber Merkezi kaleminden...

Şeyh Gazi Arif Sultan’dan Şeyh Bahaddin Gazi’ye (2)

Haber Merkezi tarafından
03 Şubat, 2017 23:28 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 05.10.2024 08:14
A+ A-

Şeyh Gazi Arif Sultan’dan Şeyh Bahaddin Gazi’ye (2)

Değerli okurlarım yazımızın bu ikinci bölümünde tarihçi yazar Şenol Susoy’un anlatımıyla yazımıza devam ediyoruz. Amacımız bu makale ile birlikte Karabük’ün manevi kurucusu olarak bilinen ve hakkında rivayetten öte malumat olmayan Şeyh Bahaddin Gazi ile ilgili olarak bizi sonuca ulaştıracak çıkarımlarda bulunmaktır. “Arif Sultan Zaviyesi uzun zaman görevini ifa etmiştir. 1848 yılında Şeyh Arif Zaviyesi’nin görevlisi, onun torunlarından Şeyh Ahmed Efendi idi. Şeyh Ahmed Efendi 1852 yılında da zaviyenin mütevellisi görülmektedir. Şeyh Ahmed zamanında zaviye vakfına ait olan arazinin gelirinden hazine tarafından aşar alınmaya başlanmıştı. Şeyh Ahmed Efendi, alınan aşardan dolayı kalan miktarın fakir ve dervişlerin doyurulmasına yetmediği ve hazinenin aldığı gelirin yine eskisi gibi vakfa kalması için 12 Aralık 1848 tarihinde yönetime arzuhal vermiştir. 1902’de “Zağferanbolu kazası Aktaş nahiyesi Karabük köyündeki Gazi Arif Sultan Zaviyesi” olarak adı geçen zaviyenin geliri ise 1427 kuruş idi. Zaviyeye aylık 50 kuruştan yıllık 600 kuruş yiyecek, aydınlatma vb. işler için yıllık 160 kuruş, zaviyedara ( zaviye görevlisi) verilecek paradan kalan kısım hayratın tamir masraflarına harcanacaktı. Zaviyedara aylık 20 kuştan yıllık 240 kuruş verilecekti. Bu vazifeye, zaviyeyi vakfedenin yani Şeyh Arif Sultan’ın türbesinin hizmetini görmek de dahildi. 1902 ve 1904 tarihli belgelerden anlaşıldığına göre zaviye, dönemin vakıflar yönetimince verilen taamiye (yiyecek), ışıklandırma ve zaviyedarlık ödeneklerini son dönemlere kadar alıyordu. 26 Mayıs 1906 tarihinde bu zaviyenin zaviyedarlığı Hasan Efendi'ye verilmiştir. Bu zaviyenin vakfının önceki yıllarda zaviyedarı olan Şeyh Ahmed Efendi bu görevi oğlu Mustafa’ya, o da oğlu Hasan Efendi'ye terk etmiştir. 19. Yüzyılın ortalarında ise Arif Şeyh vakfının zaviyedarı Ömer Dede oğlu İsmail b. İsmail idi. 1844 yılındaki zaviyedarı ise Mahmut oğlu Ahmet idi. Bu kişi aynı döneme ait nüfus defterindeki Mahmut oğlu Ahmet bin İsmail olmalıdır. Buna göre Mahmut oğlu Ahmet takriben 50 yaşında idi oğlu Mehmed ise Karabük köyünün hatibiydi. Ayrıca Hüseyin adında diğer bir oğlu da vardı. Tüm bunlardan anlaşılıyor ki Karabük’ü bir yerleşim yeri olarak kuran Şeyh Gazi Arif Sultan gönüllerin de sultanı olmuş, zamanın siyasi sultanları da onun manevi sultanlığını tasdik etmişler, kurduğu vakıf ve zaviye için beratlar vermişlerdir. Onun kurduğu ve torunlarının devam ettirdiği kurum Osmanlı Devleti’nin son zamanlarına kadar devam etmiştir. Yine belgelerden anlaşıldığına göre Arif Sultan’ın türbesi 1900’lü yılların başına kadar zaviye müştemilatı içinde mevcuttu ve bakımı zaviyedarın görevleri arasındaydı. “ Tarihçi yazar Şenol Susoy bizlere bu önemli bilgileri aktardıktan sonra haklı olarak Arif Sultan adının yaşatılmasını önermekte bu adın yetkililer tarafından bilinmemesini ve sahip çıkılmamasını yadırgamaktadır. Tarihçi yazar Şenol Susoy’un makalesinde dikkati çeken husus Karabük köyünün kuruluş öyküsünde Şeyh Bahaddin Gazi isminin hiç zikredilmemiş olmasıdır. Bölgede gönül dostu olarak zikredilen isim Şeyh Arif Gazi Sultan olduğuna göre Şeyh Bahaddin Gazi kim olmaktadır.? Burada ilk akla gelen husus kendisinin Şeyh Arif Gazi Sultan soyundan gelen bir zat olması ihtimalidir. 1925 yılında Tekke ve zaviyelerin kapatılmış olması bu konuda iz sürülmesini güçleştirdiği için bizim kendisi ile ilgili bir malumata sahip olmayışımızı normal karşılamak gerekir. Şu ana kadar yapılan arşiv çalışmalarında Şeyh Bahaddin Gazi adına rastlanılmamış olması ancak gönül dostu olarak halkın hafızasında yer etmiş olmasının bir anlamı olmalıdır.

Bizi sosyal medyadan takip edin