11 Martla Türkiye’de başlayan pandemi süreci Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de her şeyi alt üst etti. En büyük darbeyi ekonomiye ve dolayısıyla sosyal yaşama vurdu. “Evde Kal” süreci bir çok insanımızın psikolojisini ve sağlığından etti. Yeni normal denilen yeni hayat tarzını bizlere dayattı. Sağlımızdan ve sevdiklerimizden olmamak için tedbirli yaşamı kendimize rehber edindik. Bu süreci kabullenemeyenlerimiz maalesef virüs ile dans etmeye başladılar. Kimimiz… Virüs diye bir şey yok bu bir kandırmaca demeye getirdi. Kimimiz biz Müslümanız Elhamdülillah bize bir şey olmaz cahilliğine düştü. Bu arada bazı iş yerleri çalışanlarına tam ücret ödememe adına pandemi tehlikesine sığındılar. Çalışanlarına ödedikleri ücretleri yarıya indirdiler. Yasak olmasına rağmen… İşten çıkarma tehlikesi ile korkutma yolunu deneyerek çalışanlarını pasifleştirme yolunu seçtiler. Yani pandemi söylemek gerekirse yoksulu daha da yoksullaştırdı. Bu arada… Ekonomik krizi tetikledi. Enflasyonu artırdı. Tüketim malları başta olmak üzere fiyatları şampiyonluğa taşıdı. Böyle bir ortamda bir pandemi mağduru haddehane işçisi , gazetemizin Her Tel’den köşesinin yorum kısmı aracılığıyla “Sesimiz Ol Ahmet Amca” diye şikayetini dile getirmesi dikkatleri üzerine çekti. Hadde işçisi yazısında; çalıştığı haddehanede pandemi nedeniyle işçilere sıcak yemek verilmediğini, neden olarak virüsün bahane edildiğini, altı aydan peynir ekmekle karınlarını doyurmaya çalıştıklarını ,Kardemir’de işçilere yemek dağıtımı yapılırken kendilerinin bu durumdan mahrum bırakıldıklarını, midelerinin artık bu durumu kaldıramayacak duruma geldiğini belirtti. Ve köşesinde dillendirmesi içinde şikayetini Her Telden’in yazarı Sayın Ahmet Gölbek’te iletti. “Sesimiz Ol Ahmet Amca”… Şimdi… Niye yalan söyleyeyim. Bu başlıktan çok etkilendim. Ama aynı zamanda çok üzüldüm. Mal ve mülkünü ecdadımızın aksine insanların, insanlığın hayrına kullanmayanları zaman tünelinden geçerek Yunus Emre’ye bu hususu sordum… O da sufi bakış açısıyla bana şöyle yanıt verdi. “Mal da yalan mülk de yalan. Al biraz da sen oyalan” O zaman.. Ne olursun … Sesimiz ol Yunus Emre dersek … Acaba haddimizi aşmış mı oluruz?