
Çocukluğum dokuz yaşına değin Yenice'de geçti. Tam olarak kaç yaşındaydım bilmiyorum, bir kez isilik olmuştum. Küçük minik kırmızı benekler her yerimdeydi. Yüzümde, kollarımda, karnımda. Görüntüm hiçte hoş değildi. Neyse ki kaşıntı yoktu, sadece tenimde civek civek birşeyler oluyordu. Biraz rahatsızlık veriyordu ama çok değil.
Yenice yazları sıcak ve nemli olur. Rakımı oldukça düşük olduğu için, burada Akdeniz iklimi hüküm sürer. Dağlar birbiri ardına ve girift olunca nem de kaçınılmaz oluyor. Yazın nem yükselince, terleme artıyor. İsilik, terleme kanallarındaki tıkanıklık sonucunda oluşuyor. Ter deri altında birikiyor.
Deniz iyi gelir diye Filyos’a gittik. Kara yolu olmadığı için, her yere trenle gidilirdi. Sık sık Karabük’e de gelirdik. Çok küçükken, evimizde buzdolabı yoktu. İlk buzdolabını Karabük'te Donkal' den almıştık. Çok güler yüzlü bir esnaftı. İzzet ikramı seven, kibar, iyi giyimli tonton denilebilecek kiloda, sohbetli bir insandı. Müşterilerini yakın bir dostu gibi karşılar, biz çocuklara da ilgi göstermeyi ihmal etmezdi. Sevdirirdi kendini. Dükkanı bir pasajın içindeydi. Bir çok ev eşyası satardı. Sarkaçlı duvar saatlerine bakmak hoşuma giderdi... İstasyondan çarşıya giderken, yol üzerinde Demirbank vardı. Radyoda Demirbank reklamları kulaklarıma yer ettiği için olsa gerek, her seferinde ilgimi çeker, tanıdık birisini görmüş gibi olurdum.
Önceleri kara tren vardı, sonraları büyük bir lüks olarak motorlu tren geldi. Motorlu tren gelince lükse kavuşmuş, oramızın buramızın kömür isiyle boyanmasından kurtulmuştuk.
Filyos Plajında, sahil boyunca dolaşarak, mısır ve dondurma satan seyyarcılar vardı. Satın alsakta almasakta onların varlığı beni mutlu ederdi. Bir huzur duygusu yayılırdı içime. Mısır, dondurma diyen sesleri olmasa, eksik kalacaktı bir şeyler, onlar tamamlıyordu.
O zamanların mısırı da mısırdı hani. Genetiği bozulmamış. Yüzyıllar öncesinden, değişmeden gelmiş bir gıda.. Şimdiki gibi GDO lu değil. Mısır önemli bir tahıl beslenmede. Lif içeriği yüksek. Haliyle kabızlığa bire bir. Posalı olması sebebiyle, kalp damar ve şeker hastaları için iyi bir besin. Eski tohumlarla üretilmişse hala kullanılabilir. Önemli antioksidanlar içerir. Beta karoten, lütein, zeaksantin gibi. Bunlarda gözümüzün retina tabakası için önemli antioksidanlar. Farklı bir yiyecek olduğu bitkisinden anlaşılıyor. Ben kıymetliyim, farklıyım, başkayım diye bağırıyor. Püskülüyle, koçanını saklayan yapraklarıyla, içimde bir cevher var diyor. Doğası bozulmamış her besin, vücudumuz için değerlidir.
Dondurmaysa, insan neslinin icat ettiği harikalardan birisi. Sütlü tatlıların kraliçesi. Ne yazık ki bir kusuru var bu güzelin; şekerli olması. Şartları zorlayıp, nadir ve ölçülü tüketildiğinde sorun yok diyelim. Ben dondurmanın; elektriğin ve buzdolabının bulunmasından sonra, salep içeceğinin soğuk versiyonu olarak, yaz mevsimine uyarlama yapıldığını düşünüyorum. Tıpkı soğuk çay misali. Şimdi salep mevsimi. Kışın içtiğimiz salep, öksürüğe iyi gelir. İçeriğinde bulunan glukomannan boğaz ve akciğer için yumuşatıcı özellik gösterdiği gibi, kolesterolü de düşürür. Ayrıca midede tokluk oluştur. Bununla yetinmeyip midenin boşalmasını geciktirir. Marifetleri bununla da kalmaz kabızlığa iyi gelir. Aynı zamanda ishale de iyi geliri. Şaşırtıcı değil mi ? Bir besin, hem kabızlığa hem ishale iyi gelsin. Allah, kudretini herşeyde bize gösteriyor işte. Salep içeceğinin, üstüne serpiştirilen tarçının, kan şekerini düşürücü özelliği vardır. İnsülin direncini kırmaya yardım eder. Birçok tatlıda tarçın kullanımı tesadüf olabilir mi? Sanmıyorum. Evrende tesadüfün olmadığına inanıyorum. Allah var veee tesadüf yok! Aktarınızdan doğal salebinizi alıp, kendiniz yapınız. Şekersiz olarak yapılması önemli. Tok tutucu özelliği zirvede olan bu içeceği, zayıflamak için kullanıma alabiliriz.
Konumuz olan Filyos’a dönersek, denize girince isilikler kayboldu. Deniz sihiri oldu, hokus pokus gibi bir şey. Sevindirik olmuştum. Haliyle benim beyinde, Filyos isilik, isilik Filyos diye kodlanmış.
Şimdiki zamandaysa, bambaşka bir durum var. Eskiden, plajı ve limanıyla, iyi kötü bir tanınırlılığı olsa da, şu an şöhret oldu. Hem de öyle böyle değil. Böyle gelişmeler için çok bekleyip, çok sabrettik. Kendi enerji kaynaklarımızı kendimiz ortaya çıkararak, işleyip, ülkemizin ileriye gitmesini sağlamak, hepimizin rüyasıydı ve "Rüyalar gerçek olsa" diyen Emel Sayın'a müjde. Oldu Şükür.
Sevgilerimle,
Sevgi özgürlüğün çocuğudur.
Güler Çizmeci
•Bizi aydınlatmanızın yanında, güzel anekdot ve hatıralarla, hepimizi o güzel çocukluk yıllarına götürmeniz ayrı bir mutluluk, yazılarınızı özlemle bekliyoruz…Başarılarınız daim olsun…
Murat Bostancı
•Gercek Salep içebilmek hayal oldu.Nerede satılan dogalı acaba..En iyisi salep tozu alıp evde yapmak..Teşekkürler