KANDİL- DİYOJEN’DEN KIRMIZI ŞERBETE

KANDİL- DİYOJEN’DEN KIRMIZI ŞERBETE

Yayın: 23.02.2024 12:58
Paylaş:
A+ A-

KANDİL- DİYOJEN’DEN KIRMIZI ŞERBETE

Kandil kelimesi bana önce helvayı sonra çocukluğumu, biraz daha zorlarsam Diyojeni ve Ferdi Özbeğeni hatırlatır.

Gündüz gündüz elinde kandille, dürüst insan arayan Diyojen, ne kadar da haklıymış. Demek ki, dünya kurulduğundan bu yana, insanda dürüstlük, nadir bulunan bir meziyetmiş ! İnsan, egosunun emrinde, yerlere yapıştırıyor erdemi. Ferdi Özbeğense gün ışığında yola koyuluyordu, elinde kandil gözünde mendille. O, vefa arıyordu, şefkat arıyordu, aşk arıyordu. Onun aradıkları, dürüstlükle mukayese edildiğinde, nispeten daha kolay bulunabildiği için, görece şanslıydı !

Helvaysa, bizim kültürümüzün bir ürünü. Kandil günlerinin olmazsa olmazı. Un helvası veya irmik helvası. Fıstıklı, fındıklı, cevizli, bademli artık nasıl olursa. Şeker biliyorsunuz ki sağlık için günah keçisi. Bir gün için görmezden gelsek ne olur? Güzel olur bence ve hepimizce. Elbette az yemek kaydı şartıyla. Helva, pratik ve yapımı kolay bir tatlıyken, ters orantılı bir şekilde muhteşem lezzettedir. Üstelik fazla malzeme de istemez. Ekonomiktir. Kandil günlerine özel olan iki adet daha var. Türkçeden harflerin üstündeki uzatma ve inceltme işaretlerini kaldırıp ne kötü yaptılar. Adet kelimesi böylece sayısal bir niteleme kelimesi gibi algılanıp cümlenin anlamını nasıl da bozuyor. Demek ki görenek diyeceğiz onun yerine. Bu iki göreneği de çocukluğumda yaşayabilme şansım oldu.

İlki, Karabük Yenice’de orman işletmesinin lojmanlarında kalırken, Şaziye hanımın biz çocuklar için yaptığı şerbetti.Sokakta, tekerlekli bir araba üstünde, damacana kavanozun içinde olurdu bu kıpkırmızı sıvı. İşletmenin bütün çocuklarını toplar, kandil günü biz çocuklara özel olan ikramını yapardı. Şerbet sevdiğim birşey değildi, fakat her kandil aksatmadan bizleri düşünüp, bunu hazırlaması, hepimizi çok mutlu ediyordu. Herşeyden önce önemli olduğumuz hissini yaşıyor, ve bu duyguya bayılıyorduk. Sevsek de, sevmesek de, onun şerbetini içmeye, hepimiz koşa koşa gidiyorduk. Önemli olduğunu duyumsatmak bir insana yapılabilecek en büyük iyiliktir, çünki bu duygu içinde olduğu müddetçe, insan yaşamaktan keyif alır. Şaziye hanım işletme müdürünün eşiydi.İstanbul’dan gelmişlerdi Yenice’ye. Bu yaptığı, eski İstanbul adeti olmalıydı. Bu dünyadaki misyonu iyilik yapmak olan birisiydi Şaziye hanım. Kimin yardıma ihtiyacı varsa, onun eli oraya uzanır, başkalarını da uzattırırdı… Etrafına ışık saçarak parıldayan bir melekti sanki. Yeniceden bir Şaziye hanım geçti ve bizler elindeki peri çubuğunu değdirdiği şanslı insanlar olduk !

İkincisini de, Yeniceye ait olan bir adet diye düşünmekteyim. Yeniceden sonra gittiğimiz hiç bir yerde ben bu uygulamayla karşılaşamadım.Kandil günleri, tüm çocuklar akşam ezanından sonra, çay tabaklarına mumlarımızı yapıştırır, dışarı sokağa çıkıp, toplaşırdık. Hep birlikte, kandil tekerlememizi söyleyerek ev ev gezip, para yada şeker toplardık.

“Yağ parası, mum parası
Akşam oldu kandil parası
Kömürlükte kömür
Hanımlara ömür
Merdivenden iniyor
Bize para veriyor
Yağlı kapı, ballı kapı
Halkası büyük, renkli kapı.

Nasıl bir eğlenceydi anlatamam. Gece dışarı çıkıp gezmek bile başlı başına muhteşemken, bir de elimizde yanan mumlarla şarkı gibi bir tekerleme söylemek neyle tarif edilebilir ki. Üstelik grupla yapılan bir eğlence ! Sosyalleşmenin dibi desem yeridir hani. Böyle adetler hep olmalı. Olmalı, çünki hayata güzellikler katmasının yanında, bu özel günlere karşı, sevgiyi kalplere yerleştiriyor. Kutsal günlerinizi kalpten seviyor, gönlünüze yerleştiriyorsunuz. Sevilen bir şeye ise, bir daha kimse dokunup zarar veremiyor. Allah tüm evreni sevgiyle yarattığı gibi, sevilmesi için de yaratmış. Yoksa ardı arkası kesilmeyen bunca güzelliği niye var etsin ki. Sevelim diye elbette. Yaratılan herşeyi sevelim, ihtimam gösterelim, incitmeyelim, zarar vermeyelim. Böyle özenli bir tutum sevilmeyene yapılamaz. Sevginin belirtisidir ilgi, ihtimam, nezaket, hoşgörü, empati, koruma, kollama, fedakarlık, kılı kırk yarma durumları !

Yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü diyerek yazımı sonlandırırken, hepimizin kandilini kutluyor, dualarımızın kabulünü diliyor, Amin diyorum.

Sevgilerimle
Dyt, Güner Erbay
İnstagram erbay.guner

Görüş Bildir

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Yas ilan eden öğretmenler iş bırakma eylemi yapıyor!

Yayın: 09.05.2024 13:35
Paylaş:
A+ A-

Türk Eğitim-Sen, İstanbul’da yaşanan ve bir okul müdürünün ölümüyle sonuçlanan olayı protesto etmek için bugün ve yarın iş bırakma eylemi yapacak. ‘Eğitimciye şiddete hayır” diyerek yapacakları eyleme destek isteyen Karabük Şube Başkanı Ahmet Turgut Kurtoğlu “Tüm meslektaşlarımızı sesimize destek olmaya ve bir hafta süresince siyah kokart/kurdela ile derslere girmeye davet ediyoruz” dedi.

Yazılı açıklama yapan Başkan Kurtoğlu şunları söyledi; “Hepimizin malum olduğu üzere Kamuoyunu ve eğitim camiamızı büyük yasa boğan şiddet olaylarına bir yenisi daha eklendi. İstanbul’un Eyüpsultan ilçesinde okul müdürü olarak görev yapan İbrahim Oktugan, bir öğrenci tarafından menfur bir saldırıyla silahla vurularak canice öldürüldü. Öncelikle kıymetli meslektaşımıza Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına ve eğitim camiamıza başsağlığı diliyoruz. 9 Mayıs Perşembe günü ilk ders saatinde derslerimize girmeyerek ve Cuma günü de tamamen iş bırakarak yakalarımızda siyah kokartlarımızla bu menfur saldırıları kınamak ve bir ülkenin geleceği olan eğitime ve eğitimciye sahip çıkmak adına burada toplanmış bulunuyoruz.

Okullarımızda öğretmene şiddet, mobbing, taciz, itibarsızlaştırma vakaları ciddi önlemlerin, yasal düzenlemelerin ve esaslı politikaların hayata geçirilememesi nedeniyle maalesef had safhaya ulaşmıştır.

Disiplin yönetmeliklerinin yetersizliği,

eğitimcilerin itibarını zedeleyen ve sadece adı değişen öğretmeni şikâyet hatları,

öğretmenlik mesleğinin mülakat, torpilli yönetici görevlendirmeleri, rotasyon, performans, şeffaf olmayan ödül ve ceza gibi uygulamalarla rencide edilmesi,

hem ekonomik ve sosyal hem de özlük haklarının gasp edilmesi,

eğitimcilerimizi tahkir eden yayın, tutum ve açıklamalar,

“eti senin kemiği benim” şeklindeki güven ve teslimiyet anlayışının çok gerilerde kalması tüm bu şiddet olaylarına zemin hazırlamaktadır.

Çoğu okulumuzda güvenlik görevlisinin bulunmaması, güvenliğin sadece nöbetçi öğretmenler eliyle sağlanmaya çalışılması, kamera sisteminin olmaması şiddet olaylarına zemin hazırlamaktadır. Oysa her okulumuza güvenlik görevlisi alımı yapılması ve okullarımızın tamamında kamera bulundurulması hayati bir zorunluluktur. MEB’in bu konuda okullara bütçe tahsis etmesi, fedakârlıktan kaçınmaması çok önemlidir.

Öte yandan Türk Eğitim-Sen olarak eğitimde şiddetin önlenmesi, etkili ve caydırıcı tedbirler geliştirilmesi, eğitim çalışanlarının güvenli bir ortamda çalışmasının yasal koruma altına alınması amacıyla hem 2019 hem de 2023 yıllarında iki kez kanun teklifi hazırlayarak, milletvekilleri aracılığıyla TBMM’ye ilettik.

Kanun tekliflerimizde özellikle eğitim çalışanlarına yönelik şiddete asla hoşgörü gösterilmeyeceği, aksine şiddet suçlarının mutlaka cezalandırılacağı düşüncesinin yerleştirilmesi ve kamu sağlığını bozduğu için de ayrıca cezalandırılacağı düşüncesinin oluşturulmasının hükme bağlanmasını istedik.

Özel eğitim kurumlarında çalışan eğitim çalışanlarının da, görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından kamu görevlisi sayılması, cezaların artırılması ve şikâyete bağlı kalmaksızın fail hakkında kamu davası açılmasını talep ettik. Bu noktada tüm siyasi partilerimiz birlik içinde olarak bu teklife destek vermesi ve teklifimizin yasalaşması en büyük beklentimizdir.

Eğitimde Şiddet Yasası çıkarılmasının yanı sıra Meclis Araştırma Komisyonu kurulması, Türk Ceza Kanunu’nda eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmesi de Türk Eğitim-Sen’in öncelikli taleplerindendir.

Daha fazla eğitim şehidi verilmesine müsaade etmemeliyiz!

Türk Eğitim-Sen’in şiddetle mücadelesi sadece kanun tekliflerinden ibaret değildir. Sendikamız 2019 yılında öğretmenlerimiz ve eğitim çalışanlarımız ile birlikte 81 ilden Sayın Cumhurbaşkanı’na 81 mektup gönderdi.

Şiddeti protesto eden iş bırakmayı da içeren sayısız eylem, basın açıklaması ve basın toplantısı yaptık, “Eğitimde Sıfır Şiddet” temasıyla alanlara indik, anketlerimizle, araştırmalarımızla, afişlerimizle, yazılı ve görsel yayınlarımızla şiddet sorununa dikkat çektik.

Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi iken 2019 tarihinde odasında öğrencisi tarafından hunharca katledilen Ceren Damar Şenel’in davasına müdahil olarak katıldık.

Ayrıca;

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda eğitim çalışanlarına yönelik şiddet ile ilgili yasal düzenlemenin yer alması için de büyük mücadele veriyoruz!

Eğitimde şiddetin önlenmesi için yasal düzenlemenin yer almadığı bir ÖMK’yı hiçbir surette kabul etmiyoruz!

Üstelik bu da YETMEZ! diyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığı mutlaka kamu/özel ayrımı yapmadan eğitimde şiddete yönelik ÖZEL BİR POLİTİKA geliştirmesini istiyoruz.

 

Okullarda rehberlik birimleri daha etkin hale getirilmeli, rehber öğretmen sayıları artırılmalıdır.

Tüm bunların yanı sıra;

Eğitim çalışanlarına yönelik gerçekleştirilen itibar suikastları son bulmalı, statü kaybı önlenmeli, rehber öğretmen sayısı artırılmalı, siyasiler, sanatçılar, sporcular gibi topluma rol model olan insanların eğitim çalışanları ile birlikte görünürlükleri artırılmalı, yazılı, görsel ve sosyal medya haberlerinde kullanılan “dil”e özen gösterilmeli, eğitimde şiddeti önlemeye yönelik etkin kamu spotları hazırlanmalı, öğrenciler arasında çeteleşme, madde bağımlılığı gibi şiddeti de beraberinde getiren davranışlar için etkili tedbirler geliştirilmelidir. Özellikle okullarımızdaki rehberlik birimlerinin daha etkin hale getirilmesi gerekirken, bu noktada 100 öğrenciye bir rehber öğretmen düşmesi sağlanmalıdır.

Rabia Sevilay Durukan, Mehmet Aktaş, Ayhan Kökmen, Ceren Damar Şenel, Necmettin Kuyucu, İbrahim Oktugan… Hayatlarının en verimli döneminde sevdiklerinden, öğrencilerinden koparılan tüm şehit eğitimcilerimizi saygı, rahmet ve özlemle anıyoruz. Şiddete maruz kalan sayısız eğitimcimize de minnetlerimizi iletiyor, her daim destekçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz.

Değerli meslektaşlarımız;

Eğitim çalışanlarımıza yönelik şiddet aslında geleceğimize sıkılan kurşundur!

Bu nedenle geleceğimizin karartılmasına müsaade etmeyeceğiz, şiddete müsamaha göstermeyeceğiz. Türk eğitimcileri olarak şiddetle sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Vandallara teslim olamayacak, bu vahşet olaylarının önüne geçilmesi için gerekli tedbirler alınana kadar konuyu gündemde tutmayı ve farkındalık oluşturmayı sürdüreceğiz. Eğitimcilerimizin can güvenliğinin sağlandığı çalışma ortamlarına kavuşması en büyük temennimizdir.

Şuurlu nesiller yetiştirmek biz eğitimcilerin olduğu kadar ailelerin de en önemli görevidir.

Buradan bir kez daha ailelerimize ve tüm topluma çağrıda bulunuyoruz:

Öğretmenlere verdiğimiz değer çocuklarımızın geleceğine yönelik verdiğimiz kıymettir. Bu bilinçle hareket etmek MİLLİ BİR ÖDEVDİR!”