blank
Avatarı
Anadolu Ajansı tarafından
23 Mayıs, 2024 15:31 tarihinde yayınlandı

Bakan Ersoy: Eşsiz gastronomi deneyimleriyle dünya çapında fark yaratıyoruz

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, "Türkiye olarak sunduğumuz eşsiz gastronomi deneyimleriyle dünya çapında fark yaratıyoruz." dedi.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, Turizm, Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmecileri Derneği (TURYİD) tarafından Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) düzenlenen 4. Global Gastro Ekonomi Zirvesi'nin açılışına katıldı. Gastronominin dünya turizminin en önemli itici güçlerinden biri haline geldiğini belirten Ersoy, " Seyahat planı yapan insanlar destinasyonlarını seçerken, ziyaret edecekleri ülke ya da şehrin benzersiz mutfak kültürünü, yerel lezzetlerini ve gastronomi deneyimlerini göz önünde bulundurarak tercihlerini şekillendirmektedir. İşte tam bu noktada, Türkiye olarak sunduğumuz eşsiz gastronomi deneyimleriyle dünya çapında fark yaratıyoruz. Ülkemizin coğrafi konumu, çeşitli iklim ve toprak yapısı ile harmanlanmış zengin mutfak kültürü, gastronomi turizmi açısından bizlere büyük bir avantaj sağlıyor." ifadelerini kullandı. Bakanlığın Türkiye'nin zengin yeme-içme kültürünün dünyaya tanıtılması için önemli projeler yürüttüğüne dikkati çeken Ersoy, Türk mutfağını markalaştırarak, gastronomi turizminde dünyada lider destinasyonlar arasında yer almayı hedeflediklerini söyledi.

"Tüm dünyanın gözünü İstanbul, İzmir ve Bodrum destinasyonlarımıza çekmeyi başardık"

Mehmet Ersoy, gastronomi turizminin yarattığı küresel ekonomiden Türkiye'nin en büyük payı almasını sağlamayı hedeflediklerinin altını çizerek, şunları kaydetti: "Türk mutfağı, lezzeti kadar derinliği de olan bir hazine. Asırlara yayılan bilgi ve deneyim aktarımının ürünü olan zengin mutfağımız, tarih boyunca çeşitlenerek günümüze kadar eşsiz tatlarıyla ulaştı. Bu eşsiz hazineyi layıkıyla tanıtmak önceliğimiz. Bu çerçevede attığımız adımlarla dünyada 'Gastrocity' olarak da adlandırılan Londra, Paris, New York gibi büyük metropollerde olduğu gibi 'fine dining' amacıyla Türkiye'ye gelinebileceğini anlatmak istiyoruz. Gerek tüm dünyada gösterilen tanıtım filmlerimiz gerekse de ülkemizde ağırladığımız gastronomi alanındaki kanaat önderlerinin etkileşimleri sonucunda, tüm dünyanın gözünü İstanbul, İzmir ve Bodrum destinasyonlarımıza çekmeyi başardık. Bakanlığımızın çok boyutlu yürüttüğü tanıtım süreciyle Michelin Rehberi tarafından kapsama alınan İstanbul, İzmir, Bodrum destinasyonlarımız birer Gastrocity olarak öne çıkmaktadır. Michelin Rehberi'nin de son yıllarda ülkemizin yeme-içme sektörüne gösterdiği bu ilgi, Türkiye’nin gastronomi turizminde de ön sıralardaki yerini sağlamlaştırmaya başladığının göstergesidir." Türkiye'nin 2023 yılı turizm geliri içindeki yeme-içme harcamasının yüzde 19 arttığına işaret eden Ersoy, bu rakamların titizlikle yürütülen turizm tanıtım ve geliştirme çalışmalarının başarıya ulaştığının bir göstergesi olduğunu dile getirdi.

"Türk mutfağının karakteristik özelliğinde yöresel ürünler büyük rol oynuyor"

Sürdürülebilir Turizm Programı ile Türkiye'de sürdürülebilir bir konaklama deneyimi yaşanmasını önemsediklerini kaydeden Ersoy, "Aşamalı bir şekilde turizme hizmet veren bütün işletmelerin sürdürülebilirlik belgeleri de almaları gerekiyor. Türkiye konaklama sektöründe atmış olduğu bu adımla tüm dünyada ilk sıralara geldi. İnşallah ikinci aşamada da yeme-içme sektörüyle ilgili böyle bir protokol hazırlayacağız. Aşamalı bir şekilde bu sektörün de sürdürülebilirlik konusunda gerekli adımları atmalarını sağlayacağız." şeklinde konuştu. Bakan Ersoy, Türk mutfağı konusunda farkındalık yaratmak, Türk mutfağının markalaşmasını sağlamak, yurt içi ve yurt dışında geleneksel ve sağlıklı özelliklerini ve sürdürülebilirliğini vurgulamak amacıyla 2022'den beri Türk Mutfağı Haftası'nın kutlandığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarih boyunca, coğrafi göçlerle, farklı medeniyetlerin etkileşimi ve kültürel yakınlaşmalarla zenginleşen Türk mutfağının karakteristik özelliğinde yöresel ürünler büyük bir rol oynamaktadır. Yöresel ürünler, coğrafi işaret tescili sayesinde ön plana çıkarılarak hem taklitlerine karşı koruma altına alınmakta hem de bulunduğu yörenin turizminin gelişmesine katkı sağlamakta. Coğrafi işaretleme ile ayrıca, bölgenin kültürel değerlerinin tanıtımı ve korunması da mümkün olmakta. Türk Mutfağı Haftası'nın yerel ürünler vurgusunu, bu sene coğrafi işaretli ürünler üzerinden devam ettirmesi, bu alanda farkındalık yaratacaktır. Bu sayede, geleneksel bilgi ve kültürel değerlerin korunması, turizm potansiyelinin artırılması ve ürün taklitçiliğinin önlenmesi konusunda gündem yaratılmasını hedefliyoruz. Umarım bu ve bunun gibi organizasyon ve çalışmalar, Türk mutfağının sahip olduğu yüksek standartların tüm dünyada tanınması konusunda birer vasıta olarak yer alacaktır."

Zirvede, gastronomi turizminde küresel fırsatlar ele alınacak

TURYİD Başkanı Kaya Demirer de yaptığı konuşmada, yemeğin sadece zorunlu bir ihtiyaç olmadığını ve bir sosyalleşme aracı olduğunu belirterek, 20 yıldır faaliyet gösteren TURYİD’in kuruluşundan bugüne yaptığı çalışmaları anlattı. "Tanzimat’tan Günümüze Yemek Kültürümüz" başlıklı konuşma yapan tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı ise Türklerin Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan tarih serüveninde, farklı toplumlardan etkilense demutfak kültürünün özünü koruduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Türklerin mutfağındaki çeşitlilikte başka şeyler de söz konusu. Bunlar çözülmüş değil. Mutfak çok değişik ve zengindir. Et yemekleri, hamur yemekleri, envai çeşit sebze yemekleri ve meyvenin kullanılması mümkündür. Osmanlı azınlık milletleri içerisinde Ermenilerin mutfağı çok zengindir. İstanbul mutfağı, Anadolu mutfağının bileşimi gibi düşünülür, bu tartışılır. Çünkü İstanbul mutfağında inanılmayacak derecede Balkanlardan etkiler vardı. Fatih Sultan Mehmet zamanında aşırı derece deniz mahsulünün hazırlandığı görülür. Fatih Sultan Mehmet çok düşkündür deniz ürünlerine." Etkinliğe katılan araştırmacı yazar Bekir Ağırdır da "Yeme İçme Alışkanlıklarının Ardındaki Sosyolojik Hikaye" başlıklı bir konuşma yaptı. 4. Global Gastro Ekonomi Zirvesi'nde, gastronomi turizminde küresel fırsatlardan mavi ekonomiye, sürdürülebilir tarımdan kalkınmaya, moda ve sanatın gücüne pek çok başlık ele alınacak.
Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Avatarı
Esra Oğuzkağan Özkan tarafından
04 Haziran, 2025 16:42 tarihinde yayınlandı

Yunus Emre’nin Karabük’teki İzleri Bulundu

Yunus Emre'nin Doğum Yeri ve Hayatıyla İlgili Yeni Bulgular Gün yüzüne Çıkıyor

Karabük, Yunus Emre'nin manevi mirasını ve yaşam öyküsünü ilgilendiren yeni arşiv belgeleriyle gündeme geldi. Karabük'te Yunus Emre'ye Dair Yeni Arşiv Bulguları Heyecan Yaratıyor.

Prof. Dr. Kenan Ziya Taş’ın kaleme aldığı "Yunus Emre’nin Yaşadığı Coğrafyaya Dair Yeni Belge ve Bilgiler" başlıklı makalesinde, Karabük’ün Zobran köyü mevkisinde bulunan vakıf gelirleri ve dergah kayıtlarına ulaşılmasıyla önemli bir gelişme yaşandı.

Safranbolu'da köylerin yaşatılması için araştırmalar yapan Ahmet Karakaş, köylerin tarihi sürecini araştırırken, XIX. Türk Tarih Kongresi'nde yayınlanan makalede Yunus Emre'nin isminin Karabük ili ile anılmasıyla büyük gurur duyduğunu şu sözlerle açıkladı. Karakaş, "Makaleye göre Gerede kazasına bağlı Sopran Divanı karyesinde Hacı Şeyh oğlu Tapduk Şeyh zaviyesidir. Bu zaviye bugünkü idari yapıya göre Sopran, bugünkü Karabük ilinin Safranbolu ilçesine bağlı (Kaleköy)’dedir. Bu kayıtların başlarındaki ifadelerde zaviyenin adı şöyle verilmektedir: “Karye-i Sopran Divanı’nda Hacı Şeyhoğlu Tapduk Şeyh elinde on mudluk vakıf vardır…”; “Karye-i Sopran Divanı’nda Hacı Şeyh oğlu Tapduk Şeyh elinde 10 mudluk yeri vakf-ı âmmdır.”; “Karye-i Sopran Divanı’nda Hacı Şeyhoğlu Tapduk Şeyh elinde on mudluk vakıf vardır…” ifadeleri bu köyün önemini bir kez daha artırdığını gözler önüne serdi.

Karakaş: "Yunus Emre felsefesine göre hiçbir zaman kalp kırmamak, büyüklük taslamamak, gönül almak ve geçimli olmak esastır. Yunus Emre'ye göre din; insanlığı mutluluğa, barışa ve huzura kavuşturan bir yaşam tarzını benimsemektir. Yunus Emre'nin din anlayışında sevgi ve aşk vardır. Taş'ın makalesindeki arşiv kayıtlarına göre yapılan incelemelerde, Karabük'ün Safranbolu ilçesine bağlı Zopran ve Kaleköy'ün Yunus Emre’nin hayatıyla bağlantılı olabileceği öne sürülüyor. Belgelere göre, bölgedeki vakıf gelirleri ve dini kuruluşların kayıtlarında Yunus Emre’nin ismine ve onun tasavvufi faaliyetleriyle ilişkili izlere rastlanıyor. Zobran köyü ve çevresinde bulunan bu vakıf ve dergahların, Yunus Emre'nin yaşadığı dönemde önemli dini ve kültürel merkezler olduğu düşünülüyor." dedi.

Karabük'ün manevi kurucuları arasında Yunus Emre isminin yer alması akademik araştırmaların artmasına sebep olacaktır diyen Karakaş: "Karabük’ün manevi kurucuları arasında Yunus Emre isminin yer alması, bölgedeki dini ve manevi hayatın şekillenmesinde büyük rol oynadığını gösteriyor. Ayrıca, arşiv kayıtlarının, Yunus Emre’nin Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde yaşadığı ve özellikle Bolu civarında etkin olduğu iddialarını güçlendirdiğine işaret ediyor." sözleriyle konuşmasını sürdürdü.

Bu yeni araştırmalar ışığı altında, Yunus Emre’nin doğum yeri ve yaşamı konusunda bilinenlere yenileri eklenirken, Anadolu’nun çeşitli bölgelerindeki tasavvufi ve kültürel etkinliklerdeki rolünü daha iyi anlamamıza katkıda bulunuyor. Karakaş, bölgedeki arşivlerin Karabük Üniversitesi tarafından araştırılmaya devam edilmesiyle Yunus Emre’nin hayat hikayesine dair daha net bilgiler elde edilebileceğine vurgu yaptı.

Yunus Emre’nin, Karabük ve çevresinde manevi mirasının önemli bir parçası olduğu, yeni bulunan belgelerle gün yüzüne çıkmış oldu. Bu gelişmeler, şairin hayatı ve tasavvufi hayatı hakkında yeni ufuklar açarken, bölgedeki kültürel hafızanın güçlenmesine de katkı sağlaması bekleniyor.

Haberin videosu için Tıklayınız

Bizi sosyal medyadan takip edin