Bölgenin Sesi Gazetesi tarafından
08 Eylül, 2020 00:06 tarihinde yayınlandı
A+ A-

Kuraklık Safran Ekimini Aksattı

UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan ve "En iyi korunan 20 kent" arasında bulunan Karabük’ün Safranbolu ilçesiyle özdeşleşen safran bitkisinin ekimi yaşanan kuraklık nedeniyle geç başladı. Gıda, ilaç, kozmetik gibi birçok alanda kullanılan ve "dünyanın en pahalı baharatı" olarak bilinen safran soğanları toprakla buluştu. İlçede 16 çiftçi tarafından 30 hektarlık alanda ağustos ayında ekimi yapılan safranın ekimi, bölgede ağustos ayının kurak geçmesi nedeniyle yaklaşık 15 gün geç başladı. İnsan gücüyle ekimi yapılan safran soğanı, ekildiği ilk yıldan itibaren 3 yıl ürün veriyor, daha sonra yavru vermesi nedeniyle topraktan sökülen soğanlar, başka alana dikiliyor. Üç yıl sonunda soğanların söküldüğü toprak da bir kaç yıl dinlendiriliyor. Uzun süredir safran ekimi yapan İsmail Yılmaz,yaptığı açıklamada, 20 dekar alanda safran ekimi yaptığını söyledi. Havaların sıcak olmasından dolayı ekime geç başladıklarını ifade eden Yılmaz, "Ağustos ayı çok sıcaktı bu sene. Biraz serinleme ile başladık. Sahayı hazırladık. Karıkları açıyoruz, üzerine gübreyi döküp, soğanları sermeye başladık. İnşallah ekim, kasım aylarında hasat bekliyoruz. Bu yıl ağustos ayının 15’inden sonra aşırı sıcak vardı. İnek gübresine soğanları diktiğimiz için pişiriyor. Onu pişirmemesi bakımında geç dikmek zorunda kaldık" dedi. Bazı alanlardaki soğanları geçen yıl söktüklerini hatırlatan Yılmaz, "Yaklaşık olarak 5 ton kadar soğan söktük. Bunun 3 tonunu şuanda dikiyoruz. 2 tonunun bir kısmını sattık. Diğer kısmını da satacağız inşallah" diye konuştu. "Yağarsa ekimin ilk haftası gibi çiçekleme başlar" Toplamda 20 dekar alanda safran ekimi olacağını vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti: "Biz 10-12 dekar ekeceğiz şimdi. Herhalde bir hafta içerisinde ekeriz. Yağmur yağmazsa eylül ayı içerisinde sulama yaparız. Yağmur yağarsa sulamaya gerek yok. Başka bir işlem yapmayacağız. Yağarsa ekimin ilk haftası gibi çiçekleme başlar." Safrana sigorta yapılmadığını ancak bu yıl bu sorununun çözüleceğini belirten Yılmaz, TARSİM’in bu sorun üzerinde çalıştığını kaydetti. 10 kişilik bir ekibin çalıştığını anlatan Yılmaz, "Dönem dönem değişiyor bunlar. Bugün 10 kişi çalışıyor, bazen 18 veya 22 kişi olabiliyor. Temmuz-ağustos ayında safran soğanlarının uyuma zamanı. Ekerken havanın biraz serin olması gerekiyor" ifadelerine yer verdi. Ağustos ayında ekimi yapılan, ekim-kasım aylarında boyu 15-30 santimetre uzunluğa geldiğinde toplanan safranın, kırmızı renkteki poleni en değerli kısmı olurken, soğanı, mor renkli çiçekleri ile sarı polenleri de satılarak üreticisine gelir kaynağı oluyor.

Bizi sosyal medyadan takip edin
blank
Şafak Zeki Akca tarafından
13 Mayıs, 2025 00:53 tarihinde yayınlandı
A+ A-

KÖY NEYİME DEMEYİN!

SON İSTANBUL DEPREMİ VATANDAŞLARI KÖYLERİNE GİTMEYE ZORLADI.

Dedelerimizin., büyük büyük Dedelerimizin kavimler halinde yaşamış oldukları kırsal yaşam alanlarına KÖY denir.

60’LI VE 70’Lİ kuşaklar köyün ne kadar değerli olduklarını iyi bilir.

Daha sonraki kuşaklar ise Köyü gereksiz bir yer olarak görürler.

Ama şunu bilmezler ki gün gelir o ata toprakları çok değerli olur.

Bu son deprem bize bunu gösterdi.

Ve onun içindir ki köyler artık eski değerlerini kazanmaya başlamış gözüküyor.

*

Köyün en güzel yeri  neresidir? diye söylesem HARMAN dır dersiniz.

Çocukluğumuz da çok giderdik ata topraklarımıza,

Dört gözle hasretle beklerdik hafta sonu köye gidebilmek için...

Güz zamanı Harman da öküzlerle atlarla tüven sürülürdü bizlerde tüvenlerin üstüne oturur buydağın samandan ayrılmasını seyrederdik.

NE GÜZELDİ O GÜNLER..

ANLATIMAZ YAŞANIR DERLER YA...

*

Geçtiğimiz bayram köyleri biraz dolaştım kendi köyüme de gittim.

En çok dikkatimi çeken köyler de ve köyümüz de o eski ahşap evlerden o kerpiç evlerden artık eser yoktu.

Yeni yeni binalar yapılmış her taraf olmuş betonarme

Köyler köylük ’ten çıkmış yani

Şehirlerde yaşayanlar biraz parası olanlar o eski evleri yıkıp yerlerine beton evler kondurmuş o köyün estetiğinde, güzelliğinden eser yoktu sadece bizim köy için değil diğer köylerde de durum farklı değil.

O eski köyümüzden artık eser kalmamıştı.

*

Şimdiki köyler de;

O ahır kokulu evler var mı? YOK...

Bahçe ve Bostan işleri var mı? YOK...

Her evin altında inekler, keçiler, atlar eşekler var mı? YOK…

Tarlada ekin ekmek var mı? YOK...

Köy Taş Fırınlarında Çörek ve Göbü yapmak var mı? YOK

KÖY odaların da ihtiyarların toplanıp eğlenceler yapılması var mı? YOK

Köyde öküzlerle kağnı arabaları ile saman taşımak var mı?  YOK...

Horoz ve tavuk beslemek var mı? YOK...

Hatta tavuk yüzünden komşu kavgaları bile YOK...

DAHA NELER? NELER?

Biz bu değerlerimizi kaybettik.

NE OLACAK ŞİMDİ?

Yeni yetişen nesil köy yaşantısını bilmiyor.

Eski nesiller de yaşlandı artık.

Bu genç nesillere kim öğretecek bu yaşantıyı

*

Şu anki neslin yaptığı tek şey var

Eski ahşap evleri yıkmak!..

Köye gelen manav arabasından ekmek almak,

sebze ve meyve almak bunlarla beslenmek.

Tereyağını, yumurtasını sütünü etini şehre inince marketten almak.

BEN KÖYDE YAŞIYORUM MU DİYECEĞİM?

Devletimizin ve büyüklerimizin bu konuya el atması gerekir.

Köye yerleşecek misin ilk önce AHŞAP EV YAPACAKSIN

Devlet bu konuda üzerine düşen Ağaç desteğini vermesi gerekir

Ahşap ev yapanlara şart getireceksin ki Tarım ve hayvancılık yapacaksın diye

O evin mutlaka bir ineği olacak, bahçesinde tavukları olacak,

Bahçe ve bostan işlerini mutlaka yapacak

Ekip biçeceği tarlası olacak

Buna benzer konularda devlet desteği olursa o köy yaşantılarımız tekrar geriye gelir.

Yoksa ne ekonomi düzelir, ne köyler düzelir nede şehirler düzelir!..

Bu şekilde devam ederse hayat yaşanmaz hale gelir herhalde…

Ne dersiniz? Yorum sizlerin…

Kalın sağlıcakla….

Bizi sosyal medyadan takip edin

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.